23 Eylül 2011 Cuma

bir fil ve bir güvercin

Duygular egílip küçüldükçe,
Karadeliklerde kara hislerle örülü gözlerimdeki iris.
Zaman ilaç değil,yarayı sinsice,hızla kanatan elleriyle.
Hazımsızlık yarattın,yutkunamadı beynim,işitmedin iliklerinle.
Sen Diego ben Frida
Bir fil ve güvercin birlikteliği bu kadar işte...merfua (p.h.s)

4 Temmuz 2011 Pazartesi

.......

Birşeyler sallanıyor,gözbebeklerim
Kayıyor,beyaz gögün altında kayıyorsun.
Bİrşeyler yer degiştiriyor,
Ne olup bittiginden habersiz;
Kara damarlar genişliyor
Zemin dagılıyor neşesiz.
Birşeyler daralıyor,kan topluyor kafesim.
Boguluyor hava siyah bulutlar ardında...
Ne cennet,ne cehennem kokusu dudaklarında,
Birşeyler hep gidici...
Misafiryarınlar,sürünmeler pişman
Sürünmeler küskün,sürünmeler çaresiz,bedensiz...
p.h.s.

AYNA

SUYA BAKTIM;'SENİ' GÖRDÜM,
SUYA BAKTIN;'SENİ' GÖRDÜN....

yalnızlıgı terk

biz yalnızlıgı bir başkası için her terkedişimizde daha fazla yaralıyor her geri geldiginde...
terkedilmişligin,tercih edilmemenin,seçilmemenin hıncını alıyorher geri geldiginde.
biraz daha kırılıyor yüzündeki tebessümü,her git dedigimizde,daha hırçınlaşarak dönüyor,daha eski,daha sevimsiz,daha korkutucu...biz yalnızlıgı bir başkası için her terkedişimizde...

7 Mayıs 2010 Cuma

bi şe-ker

ağlamak mı gerekir;
bunalımlı gecelerin sabahlarında!
şakaklara birer delik lazım;
her mızıkçı kuralı bozduğunda!
zaman mı geçer, yoksa son kullanma tarihimi bedenimizin?!
sorulara vakit bulun,
zer mi kimliğinizi verilen cevaplar!
yafta,takma adı bu lafta kalır..
düzen bozuk biz zorlaştırdık,her kolaylaştıgında,
yakın mı sandın gerçegi ,uzaklık ışık milyon yıl,
geçer mi sandın;her mendili gözüne bastıgında..?
her seferde önüne engeller dizer
kuralı bu hayatın,düşersin,
tekrar kalkıp hayata inat gidersin!
bu böyle sürer,seni böyle severler;
eline şeker verip;"dünyayı kurtaşmıssın bee" derler..
p.h.s

pişmanlık

Pişmanmıyım?
Evet hemde çok…
Ama en çok duygularımızla yoğurdugumuz zamnlarımız için pişmanım…
Ne kadar aptalım!
Birde en çok sana inandığım için,
Truva atı sevincini yaşardım;
Sonra içinden çıktı birer birer düşmanlarım…
Tek bünyeye sıkışmış binlerce düşmanım!
Evet;seni ben sandığım için pişmanım,
Koşulsuz,menfaatsiz,gözü kör aşık sandıgım için seni;
Kendi masumiyetime pişmanım,
Ben bana pişmanım…
p.h.s

6 Şubat 2010 Cumartesi

yeterli degildi...selahattin yusuf şiiri



“Tam fotoğraf çekiliyordum.
O arada içeri daldı haberi getiren.
Fotoğrafçı ‘gülümseyin’ dedi.
Gülümsedim.
Nefes nefese ‘Kaybettik’ dedi kapıdan giren, ‘..maalesef, biraz önce!’
Fotoğraf işi bitti.
Sonradan, yıllar sonra baktım o fotoğrafa.
Sararmıştı.
Gülümsüyordum.
Ama yeterli değildi.

***
Kıyıköy’e gittim.
Geceleyin kıyıya indim, kayalıkların oraya.
Onun güve yeniği ve söküklerle dolu 3. Piyano sonatını dinlerken dalmışım.
Uzaklarda, ay’ın altında uzanıyordu deniz. Altın ova.
Su, iki bin yıl önce toprak altında kalmış nadide bir çömleğin parçalarını bir araya getirmeye çalışıyordu.
Kıvranarak bir üslûp verebilmeyi umuyordu yakamozlara.
Hayır, bu arkeolog benim gözlerimdi. Suya da bakmıyordum.
Onun gözlerinden artakalanları hatırlamaya çalışıyordum.
Mozart’ın yardımı büyüktü elbette.
Ama yeterli değildi.
        ***

Bir nargile kahvesinde oturmuş üzülerek kül tablasına bakıyordum.
O kadar baktım ki, bir süre sonra o da bana bakmaya başladı.
Beni anlıyordu galiba.
Ama yeterli değildi.

***

Kadın fincanın dibine uzun uzun baktı.
Sonunda zorlukla konuşabildi;
“Hayırlısı olsun oğlum..”
Gözyaşları çenesinden damlamak üzereydi.
Anlamıştı galiba.
Ama yeterli değildi.

***

Dış kapıdan çıktım.
Biraz yürüdüm.
Durdum.
Korna sesleri yanımda durdular.
Kiminle vedalaşmadığımı hatırladım.
Döndüm.
Kapıyı çaldım.
Yeterli değildi.
Anahtarımla açtım.
Ama yeterli değildi.
Odaların kapılarını dolaştım çaldım
Çaldım, açtım, girdim, baktım.
Ama yeterli değildi.

***
Bir terslik vardı.
Anahtarı cebimden çıkardım.
Ona iyice baktım.
Sonra ayağımla mazgalların arasına ittim.
Ama yeterli değildi.

***
‘Geri dönmeyi düşünüyor musun?’ diye sordum ona.
‘Gururlu olmayı seçersem eğer’ dedi, ‘hayır.’
Gözleri, taşı aşındırmayan -yalnız yosunlandıran o gizli nemle ıslanmıştı.
Vücudu bronz gibi güçlüydü sarsılmamak için
Ama yeterli değildi.   

***
Oynanmış, ilk hamlede tahtadan düşmüş– 
..yosun bağlamış bir satranç taşı olsun isterdim, dünya.
Oldu da bir gün
Ama yeterli değildi.

***
Banyoda tıraş olurken yüzümü gördüm.
Donakaldım!
Tanımak için altı saniyem vardı.
Ama yeterli değildi.

aşktır!ondan yürüyorum....ismail kılıçaslan şiiri


bu kara yazgılı bataklık beni çektikçe ben bir falancanın oğlu filanca
bu sırnaşık kader, bu aynalı sözler antolojisi, bu çekip giden misafirimiz
bende bir şey biriktiriyor. bende bir şey. bende bir şey.

anlayın işte kuşlu bir şiir yazmak istiyorum albatros kırlangıç ne olursa
yoruldum kendimi kurcalayarak bu fiyakalı düşüşü uçmak
bu bozulmuş zembereği zafer sanmaktan ve heyhat
bir çift kanat aramanın kimseye bir faydası dokunmayacak
defol git hezarfen: dördüncü murat da öyle yapsın
cürm-ü meşhut kızkulesinde, şemsi paşada ölüm salası

her gün biraz beşir fuad, her gün biraz ilhami, biraz da çiçek
bende bir anlı şanlı, bende bir kayıp oğlan, bende bir azgın iştaha

sahi patron sen şiirden anlarsın, takım elbise giymek yakışmaz sana
bense çölün neresinde kaybettiğimi düşünerek çift uçlu kılıcımı

yoruldum. kendimi kurcalayıp duruyorum. yoruldum. kendimi
sahi ben biraz ölsem. sahi ben biraz ölsem. sahi ben biraz 

tarık tufan hayal meyalden alıntı..

İnsan bir kere âşık olmaya görsün.
Her şeyi sevdiğine yormaya başlıyor.
İzlediğim filmlerdeki kadınlar,
okuduğum şiirlerdeki kadınlar hep sen.
İstanbul’u da sana yoruyorum,
sonbaharı da…
Bu sonbahar hayatımın en uzun sonbaharı…
Fakat ne garip!
Sen hayatımdan azaldıkça,
sonbahar uzuyor.
Sonbaharı sana yormak,
belki de bu yüzden dünyanın en yorucu işi gibi geliyor.
Zor sahiden…
Zor.
Sonbaharda gitmekten söz ediyorum.
Ben yitik bir zamanı arıyorum.
Ben yitik bir zamanı arıyorum.
Ben yitik bir zamanı arıyorum

yalansız(ismail kılıçarslan)

yalansız kaldın işte, bahanesiz, insansız kaldın, yakub olmayı denedin, tuttun yahyayı bekledin
bense burada, geçkince bir delikanlı olarak mektuplar yazmayı denedim şehirden şehre
evvelden de öyle olurmuş, gece bulaşırmış kalbimize, biraz yosun kokarmış
biraz yosun kokarmış, biraz topal olurmuş vuruşarak çekilen çeteciler, biraz ölürlermiş

günü geliyor diyelim bir annenin bir bebeğe doğru büyüyor diyelim anne
üzgün anneler için sesleri yakıyoruz, yangınları yakıyoruz, ateşleri ve kıyametleri yakıyoruz
üzgün annelerin zalim babalarına bir kemik buluyoruz bıçakları dayamak için
geliyoruz uçurtmasız, savunmasız, telaşsız, genel müdür olmuş kravatlı hallerimizle

dünya bizi seviyor, biz onu sevmiyoruz
dünya bizi sevmiyor, biz onu seviyoruz

seni en kuytuluklarda buldum ben. hep ordasın zaten. 

4 Aralık 2009 Cuma

......

Olmam gereken yer degil ,dedi burası.içinden söylemesine rağmen sesi titredi,yada ses telleri.Sonra çenesi...bir kaç yağmur yağdı ama sadece yanaklarını ıslattı.titrerken çenesi iki yanına indi yağmurlar sanki çenesini tutup sakinleştirmek istediler..biliyorduki bu damlalar sadece büyük fırtınanın elçileriydi...
p.h.s.

şimdilik(şiir)

Gölgesi düşer gecelerime,
Kalem izleri sayfalarıma..
Acıyla tarak vur saçlarıma,
Dokundukça asileşir,yatıştır..

Melekler düşmezlermiş;
Sert beton yüzeylere,
Burunlarını sürtmezlermiş,
Kaldırmakta gerekmezmiş...

ya şeytanlar!
Onlarda düşerler mi?
Yazık!onları kimse kaldırmaz!
Elleri kırıldı kalbimin,
Sarılıcak,tutunacak birşeyler kalmadı...
Ne zmandır?çok degil,kalu beladan beri..
Kırık dudaklarım,adını yarım söyler ağzım,
Şimdilik elimden gelen bu...şimdilik...

bir hayale(şiir)

Atı var,
Sonra;okyanusları iki çift.
Gülerken içi ağlayanlardan,
Uzun,beyaz parmakları,
Beş çift pastel boya...

Uçar yürüken parmak uçlarında
Güneş bi onun teninde oynaşmayı sever,
Med-cezirli ruh hali,
Garip ama ay'da onu ister...

Acıları bile kutsal ilah,
Onları anar secdeyle,
İlk onları hatırlar güzel bir düş gördügünde
Gözünü açtıgında her sabah,onlara yağmur yagar...

Ölümü ister O,
Ama bi tek ölüm onu istemez,
Kaldıramaz acı kitlesini,
Metrekaresine bin acı düşer,
Toprak sıkar kaslarını,
Açmaz bir iki metrelik bir dikdörtgen...

Bağrıma basmak istesem,
Bana kalmaz,kurulamıcak bir hayal...
Kal gitme desem,
Hayır diyemeyeceğinden kalır ,bilirim...

yapacaklar listem(şiir)

Ayın gölgesinde yıkıcam acılarımı,
Hüzünlü güneş yapraklarında tek tek kurutucam.
Gökkuşagının bittigi yere saklamştım umutlarımı,
Sonra onların yerini hatırlıcam...
Ben bunları yaparken,sen; düşlerde yok olucaksın,
Var olduğunu sanarak...
Herşeyi yapabilmenin mümkün oldugu yerlerde;
Cevherlerini kaybediceksin,
Bunun asıl cehher oldugunu bilmeyerek...
Sonra;
Gözyaşlarımla demlediğim çayımı içicem,
Zehrimi yanına yoldaş yaparak...
Sonra;
Yagmur yağdırıcam siyah göz bulutlarımdan,
Dolular düşecek hayatın karaladıgı sayfalarıma,
Saniye saniye..
Bilmediğim sorun sokaklarında kendimi yıpratıcam,
Kullanmaktan eskimiş yapma tebessümlerim gibi...
Sonra;bir kalp kiralıcam,bir bebeğin yorulmamış kalbini...
Onuda hor kullanıp,suçu hayata,kadere atıcam...
Yine hor kullandığım vicdanımı rahatlatmak için...
Kendimi teskin edicem yıllarca,benim suçum degildi,kader böyleymiş sözlerini Kullanıcam en çok...
En çok ağlıcam,
Ve en çok yalnızlığıma sarılıcam,
Kendime sarılıp,kendi omuzlarımda ağlıcam,
Kendi göğsüme yaslıcam başımı,
İskeleti çıkmış ellerimle ince telli saçlarımı çalıcam gecelerce...
İçimdeki gökgürültülerini yerini,
Sulu kara bırakıp,dışımda donucam...
(P.H.S)

....(şiir)

Uzanıpta,uzanamadıklarım var,
Tuttuğumu sanıp kırdıklarım...
Gerçek olduğunu sandığım yalanlarım var..
Rüya olduğunu sandıgım hayallerim...

Koşupta ,varamadıklarım var,
Konuşupta anlatamadıklarım.
Uykuda uyuyamadıklarım var,
Yorulupta dinlenemediklerim...

İnanırken,inanamadıklarım var,
Üşüdüğümü sanıp terlediğim anlar...
Beklediğimi beklediklerim,
Gelmicekleri götürdüğüm,
Hüznümü üzdüğüm düşlerim var...
(P.H.S)